Trende zaman geçirmek benim için son derece keyifliydi. Annemle torba dolusu oyuncağı seçmek en heyecanlı işti. Pijamalarım,en sevdiğim kedi resimli yastık kılıfı. Minik bir radyo. Gara geldiğimizde sevinçten nefesim kesilecek şekilde’Hangisine binicez anne?’,diye sorardım. Sonra koşa koşa trene gider her hangi bir kapıdan binmeye çalışırdım.
Annem uyarır, beklememi isterdi. Beklemek mi, kolay mı? Neşeyle kahkaha atar, cıvıldayarak ,’çabuk ol anne, ne olur’,derdim. Çocukluğumun içindeki en güzel anlardan biriydi. Kompartımanımızı bulunca hemen pencerenin yanına oturur, yolcuları, onları göndermek için gelen insanları seyreder, yüzlerini, giysilerini, beraberlerinde neler götürdüklerini incelerdim; Hüzünlüler mi, neşeliler mi dikkatle süzerdim. Yıllar geçtikçe özlemle yıkanan zaman, trendeki kompartımanda hızla akar giderdi.
O gün bizi gönderen babama el salladım. Her zaman ki yaz tatillerine gidiş gibiydi. Ama bu sefer onu bir daha göremeyeceğimi bilmeden kahkaha atarak hoşça kal babaaaaaa’,dedim. Annem hüzünlü gözlerle ona baktı, beni içeri aldı.
-Hoşça kal babaaaa…
Anneme hemen beni en üstteki yatağa çıkarmasını istedim. Hemen çarşaflar serildi, oyuncaklarımı çıkardım.
Tıkırt tıkırt tıkırt..Bilemezdim trenlerin eğlenceli olmadığını,insanları sonsuza dek birbirinden ayırdığını bilemezdim.Bebeklerimle oynardım. Biri anne biri baba olurdu. Ben ortalarında. Baba bebek geride kalırdı.
-Hoşça kal babaaaaa…
Oyuncak babam hüzünle el salladı.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder